İskoçya

CNV000152-680x390

İskoçya her ne kadar küçük bir ülke olsa da, gezecek ve görecek o kadar çok yer var ki, bir haftalık bir seyahatte her yeri görmek imkansız. Londra’dan sıfır kilometre bir Honda Civic kiralayıp yola çıkıyoruz, göller yöresinden geçerek önce birer gün Glasgow ve Edinburgh’ta geçirip sonra İskoçya’nın kalan kısımlarını görmeyi planlıyoruz.

Glasgow…

Glasgow İskoçya’nın en büyük şehri olmasına rağmen, çalışan bir şehir olduğu için Edinburgh’un aksine görecek hiçbirşey yok. Edinburgh araba ile sadece 1 saat uzakta olduğu için daha fazla zaman kaybetmeden şehirde bir tur atıp doğruca Edinburg’a doğru yola koyuluyoruz. Henüz İngiltere’deki ilk yılımız olduğu için Glasgow aksanını çözmek zor geliyor ve 4-5 kişiye ayrı ayrı sorduktan sonra turist ofisinin yolunu ancak çözebiliyoruz, orada da uzun bir süre verdiğimiz uğraştan sonra Edinburgh’a doğru yola koyuluyoruz.

Edinburgh…

Edinburgh çok özel bir şehir ve İskoçya’nın başkenti, buna rağmen küçük bir köy havası hissediliyor. Bence Avrupa’nın görülmeye değer en önemli şehirlerinden birisi ve kalesini, sarayı, caddelerini, mimarisini ve müzelerini keşfedebilmek için en az birkaç gün harcamak şart.

Edinburgh’u gezmeye başlamanın en iyi yolu, bütün ünlü mekanların olduğu Old town’dan başlayarak, kaleden saraya doğru inen güzergahı takip etmek.

Edinburgh Kalesi…

Şehrin tam ortasında yer alan kaleyi uzaktan bir kez gören ziyaret etmeden gitmiyor. Muhteşem kale volkanik bir kayalığın üzerine kurulmuş ve tüm şehri tepeden görüyor. Dünyaca meşhur ve milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmiş bu kale. Kaleye akşam üstü 16.00 da varıp, kalenin 17.00 da kapanacağını öğrenince giriş fiyatı olan 9.50 GBP biraz fazla geldi bize, bir dahaki sefere inşallah..

Gece Hayatı…

Edinburgh makul fiyatları ile Birleşik Krallık’ta en iyi müzik mekanlarından bazılarına sahiptir. Şehirde bir çok bar, pub ve club var ve eğlence hiç bitmiyor.

Ertesi sabah, 5 günlük gezi planımızı yapıyor ve Edinburgh Hayvanat Bahçesi’ni ziyaret ettikten sonra Perth’e doğru giderek sırasıyla Glenturret Distillery (İskoçya’nın en eskisi), Fort William, Ben Nevis (Birleşik Krallık’taki en yüksek dağ) ve Inverness’i gezerek Londra’ya dönmeye karar veriyoruz.

Edinburgh Hayvanat Bahçesi…

Edinburgh Hayvanat Bahçesi, dünyanın önde gelen hayvanat bahçelerinden biri olarak kabul ediliyor. Gün boyunca pek çok heyecan verici etkinlikler ve aktiviteler düzenleniyor. Aynı sezonda aslanları besleyebilir, kutup ayılarını, flamingoları ve hatta penguenleri ziyaret edebilir, bir safari turu atabilir gergedanlar, zürafalar, filler, şempanzeler, goriller ve daha birçok hayvanı görebilirsiniz.

Glenturret Distillery…

Öğleden sonra Glenturret’e doğru yola çıkıyoruz. “Famous Grouse Experience” etkinliğinde fabrikayı gezerek viski yapımının tüm aşamalarını görüyor meşhur Famous Grouse Scotch Whisky nin tadına bakıyoruz. Glenturret ufak bir fabrika ancak Glasgow ve Edinburgh arasında yer aldığı için hergün yüzlerce turist ziyaret ediyor. Fabrikanın hemen dışında bir perakende mağazası, restorant ve viski tatma odası var.

Fort William…

Fort William İskoçya’nın batı kısmındaki en büyük şehir ve aynı zamanda Birleşik Krallık’taki en yüksek dağ olan Ben Nevis’e ev sahipliği yapıyor. Gözalıcı güzellikteki gölleri, ormanları, plajları ve muhteşem manzarası ile Fort William tam bir eğlence, keşif ve rahatlama mekanı.

Fort William’a gelen ziyaretçilerin büyük bir kısmı Ben Nevis’e tırmanmak rüyası ile geliyor. Her ne kadar kolay gibi gözükse de, dağın yüksekliği 1.344m ve yılın büyük kısmında dağın tepesi karla kaplı ve her yıl yaklaşık 10 kişi bu dağa tırmanırken hayatını kaybediyor.

Inverness ve Loch Ness…

Fort William’dan Inverness’e giderken Loch Lochy gölünün kenarındaki yolu kullanmanız gerekiyor. Biz oradayken hava çok güzeldi ve buradaki manzara nefeslerinizi kesiyor, sanki dünya üzerindeki küçük bir cennet parçası gibi bir yer.

Tam Loch Lochy gölü ile meşhur Loch Ness arasında iken geceyi burada geçirmeye karar veriyor ve bir gençlik hoteline yerleşiyoruz.

Ertesi gün daha da güzel bir sabaha uyanıyoruz ve Loch Ness’in etrafında turlamaya başlıyoruz. Gölün dillere destan sakini “Nessie”’yi görelim diye saatlerce geziyoruz ancak bize kendisini gösterniyor. Belki Nessie, belki de muhteşem manzarası sebebi ile Loch Ness gölü İskoçya’nın en önemli tursitik bölgelerinden birisi olarak kabul ediliyor.

Bütün bu güzelliklerden sonra Londra’ya doğru dönüş yolculuğuna başlıyoruz, yolumuz üzerindeki göllerin kenarında durup fotoğraf çektirmeden edemiyoruz. İskoçya gerçekten inanılmaz bir doğaya sahip ve buralarda gezerken kendinizi çok özel bir yerde hissetmemeniz mümkün değil..

Gezilen YERLER

✓ Ben Nevis
✓ Edinburgh
✓ Edinburgh Zoo
✓ Fort William
✓ Glasgow
✓ Glenturret Distillery
✓ Highlanders
✓ Inverness
✓ Loch Ness

NOT

İskoçya gerçekten inanılmaz bir doğaya sahip ve buralarda gezerken kendinizi çok özel bir yerde hissetmemeniz mümkün değil..

Yorum Bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir