Yıllar önce Londra’da bir TV programı seyretmiştim. İngiliz taksi şöförlerini dünyanın en kötü trafiklerine götürüp bir gün boyunca taksi kullanmalarını istiyorlardı ve en sonunda da anket yapıp en kötü trafiği belirliyorlardı. Tahmin edebileceğiniz gibi İstanbul birinciliği kimseye kaptırmamıştı.
Bir taraftan “Nedir bizim bu trafikten çektiğimiz?”, “Ne zaman adam olur bizim şöförlerimiz?”, “Bunun bir çözümü yok mu?” diye isyan ederken, diğer taraftan trafikte kendimize göre kurallar uydurduk yıllarca. Her kuralı, her uygulamayı, her işareti kendimize göre yeniden yorumlayıp uygulamaya çalıştık ve trafiği daha da içinden çıkılmaz hale getirdik. İşte benim trafikte gözlemlediklerim, okuduklarım ve duyduklarımdan derlediğim “Istanbul’un yazılı olmayan trafik kuralları” nı sizlerle paylaşmak istedim :
Trafik ışıkları aslında birer aksesuardır. Işıklara yaklaşıldığında ilk olarak lambanın rengine değil, yanında kamera olup olmadığına bakılmalıdır zaten. Lamba yeşilse problem yoktur ama sarı ise acil gaza basıp kırmızı olmadan geçmek şarttır. Kırmızı renk zaten tavsiye niteliğindedir, yolun durumuna bakıp ne yapacağınıza karar vermenizi sağlar. Eğer ışıklarda bekliyorsanız ve en öndeyseniz, vites boşa alınmaz, araba bağırttırılır, sarı ışık yandığı anda gaza asılıp geçmek esastır, iyi bir İstanbul’lu yeşili hissetmelidir, zaten birkaç saniye sonra yeşil yanacaktır. Işıklara yeni yeni koyulan saniye sayaçları İstanbul dışından gelenler içindir. Eğer önünüzde bir araç varsa, sizin asli göreviniz sarı ışık yandığı anda öndeki şöföre korna ile birazdan yeşil ışığın yanacağını haber vermektir, çünkü öndeki şöför kördür, ışığı göremez. Siz unutsanız bile arkanızdaki araçlar bu misyonu başarı ile yerine getirecektir.
Yol verilmez alınır. Yol vermek namus vermektir, mecbur kalınmadıkça kimseye yol verilmez. Kavşaklarda, dönüşlerde, ışıklarda kim önce bodoslama yola dalarsa yol onundur, diğerleri fren yapmak zorundadır, o yüzden atik olmak esastır. Birisi sizden önce yola atladı ve yolu aldıysa ona bağırmak en doğal hakkınızdır, ne de olsa gideceğiniz yere gecikmenize sebep olmuştur adam..
Şerit saçma birşeydir, hatta boya israfıdır. Tüm şeritlerin öncelik sırası taksi, minibüs, ambulans, itfaiye diye gider. Ambulans arkasına takılmak içindir, acelesi olanlar için sunulan bir hizmettir, hasta taşımakla alakası yoktur, muhtemelen maça taraftar, toplantıya yönetici veya iftara oruçlu yetiştiryordur. En sağ şerit ise acelesi olanlar için yapılmıştır, emniyetle alakası yoktur, ağır vasıtalar en sol şeritten gittiği için, eğer aceleniz varsa ve trafik sıkışıksa en sağdan kaptırıp gidebilirsiniz. Zaten en sağ şeridi biraz daha dar yapmalarının sebebi de sürüş zevkini ve eğlenceyi artırmaktır.
Geçiş üstünlüğü diye birşey yoktur.Kavşaklarda geçiş üstünlüğü, kavşağa ilk burnunu sokanındır, geç kalırsan sonsuza kadar beklemeyi hak etmişsindir zaten. Minibüs ve taksi şöförleri en sakin, en terbiyeli ve kurallara en çok uyan şöförler oldukları için, diğer tüm şöförler kendilerini taksi ve minibüs şöförlerinin konforu için feda etmek zorundadır. Panelvan sürücülerinin ise özel bir geçiş üstünlüğü vardır, zira aracın arkasından kaç kişinin ineceğini o anda tahmin etmeniz imkansızdır.
Yayalar her zaman haksızdır. Yaya geçidi, yayanın geçiş üstünlüğü gibi kavramlar İstanbul’da geçerli değildir. Yaya geçidinden koşarak geçilmelidir, yoksa ezilmek kaçınılmazdır. Her yaya, yayalığını bilmeli, ona göre davranmalıdır. Yayalar her yerde karşınıza çıkabilirler, trafik dertleri yoktur, beklemeye tahammülleri de yoktur, o yüzden onlarla yüzgöz olmaktansa dikkate almamak veya ezmek en mantıklısıdır.
Trafikte istediğin her yerde durabilirsin. Minibüsler ve taksiler yolcuyu her yerde alıp indirebilsin, köprüde kavşakta tünelde otobanda ne zaman nerede istersen keyfine göre durabilsin diye bu araçlara dört adet özel lamba takılmıştır. Bu dörtleri yakan şöför ilahi bir güce sahiptir ve her türlü özgürlüğü vardır. Bu araçlar otoyolda en son şeritte son sürat gidiyor olsa bile, müşteriyi gördüğü zaman bir anda sağa kırıp frene basarak yolun kenarına yaklaşabilir, bu onun en doğal hakkıdır, yoksa size nasıl hizmet edebilir ki. Karşı şeritte kaza olmuşsa, bu araçlar hemen yavaşlar ve kaza izlenir, bu şöförler yolcularını olay hakkında bilgilendirmek, kimin kusurlu olduğuna karar verip trafik polislerinin işini kolaylaştırmak gibi ulvi bir görevi de üstlenmiştir.
Sinyal vermek acizlik göstergesidir. Sinyal gibi lambalar tamamen aksesuardır ve sinyal vermek delikanlılığa sığmaz. Durmak isteyen veya dönüş yapmak isteyen istediği zamanda ve yerde durabilir ya da dönebilir. Arkadan gelen araçlar bunu altıncı hisleriyle hissetmelidirler. Hissedemezlerse zaten arkadan vururlar ve suçlu duruma düşerler. Sollama yapmak isteyen şöför ise önce öndeki şöförün gözüne gözüne sellektör yapar, sonra tamponuna değecek kadar yanaşır, böylece öndeki şöför sollanacağını anlar ve kenara çekilir. Farlar sadece gece yakılır, eğer gündüz vakti karşıdan gelen araç sellektör yapıyorsa ileride radar veya çevirme vardır. Eğer karşıdaki araç uzun farlarını yakılı geliyorsa hemen uzunlar yakılarak cevap verilir, bu trafik adabıdır.
Bayan sürücüler taciz edilmek için tafiğe çıkarlar. Acemi bayan şoförlerin İstanbul’da trafiğe çıkmaya hakları yoktur. Karşısında üç tane ayna varken hala yola bakabilen bir bayan sürücü denk geldiğinde, erkek sürücüler bu kaideyi hatırlamalı, bayan sürücüleri devamlı sıkıştırarak onun trafikteki dikkatini ve becerisini geliştirmesine yardımcı olmalıdır.
Korna çalmak en doğal hakkınızdır. O korna oraya çalın diye koyulmuştur zaten. Dünyanın parasını verip fıstık gibi bir otomobil satın almışsınız, ama kornasını yeteri sıklıkta çalmazsanız oksitlenme yapabilir. Ayrıca az korna çalanlar istanbul trafiğinde hemen farkedilir ve dışlanırlar. Her sürücü korna ile anlaşma dilini bilmelidir, en son korna makamlarını minibüs şoförlerinden öğrenebilirsiniz.
Lastik lastiktir, yazı kışı olmaz. Istanbul şöförleri doğuştan ileri sürüş tekniklerine sahiptir, o yüzden lastiğin önemi yoktur, kışın yaz lastiği, yazın kış lastiği kullanabilirsiniz. Önemli olan lastiğin kalitesi veya kabak olması değil, kullandığınız jantın janti olmasıdır, gerisi boştur.
Bir araçtaki en önemli aksesuarlar çakar lambalar, radar bulucu, haydar ve levyedir. İlk yardım çantası, yangın söndürücü vs gereksizdir, zaten kaza anında diğer araçlar olaya müdahil olacağı için onların aletlerini kullanmak daha ekonomiktir. Motorsikletlerde ise kola takılı halde kullanmak için mutlaka bir kask olmalıdır, eli boş şekilde motora binilmez.
Minibüsler trafik kurallarından muaftırlar. Bir minibüs şöförü her zaman haklıdır, olmasa bile yanında sopası vardır. Minibüslerin takip mesafesi süratten bağımsız olarak yarım metredir, bundan fazla mesafe bırakan minibüs şöförleri aşağılanır. İstanbul minibüsleri çok zekidir, direksiyonu tutmanıza gerek yoktur, o kendi yolunu bulur. Minibüs şöförünün sol kolu camdan dışarı sarkmaktadır ve elinde bir sigara olmalıdır, sağ elin sadece işaret ve orta parmağı vites topuzunda, popo hafifçe koltuğun soluna kaymış durumda, sağ omuz hafif yukarıda ve geride, müzik ise sonuna kadar açıktır. Bu pozisyon minibüsün en az benzin yaktığı pozisyondur, o yüzden çok tercih edilir. Yol kenarında minibüsü durdurmak için elini kaldırmayı unutan utangaç ve çekingen müşteriler için, her minibüs şöförü potensiyel olarak gördüğü kişilerin dibine kadar yanaşarak kornaya yüklenir, bu hizmet müşteri memnuniyetinin ilk kuralıdır.
Trafik tabela ve levhaları şöförlerin araba sürerken silah kullanma yeteneklerini geliştirmek için yol kenarına dizilmiştir, üzerlerindeki yazı ve işaretler hedef çeşitliliği yaratmak için koyulmuştur.
İşte böyle bir şehirde, böyle bir trafikte tüm bu kurallara uyabiliyorsanız ne mutlu size…